Page 9 - Kravat Fanzin Kasım 2015 Sayısı
P. 9

Kendisi de daha fazla durmak istemeyen Ali Fuat, az
            uzağındaki lüks siteye doğru yürüdü. İçeriye yöneldi ve
            altıncı kattaki dairesine çıktı. Temiz bir duş alıp, fiyakalı siyah
            takım elbisesini giydi. Aynaya baktı, kendine hayranlığı bir
            kat daha arttı. Apar topar evden çıkarak, otoparktaki siyah
            mercedes'ine hızlı adımlarla gitti. Arabayı çalıştırdı, derhal
            yola koyuldu. Gönül verdiği kadınla buluşacaktı bugün,
            yemekte içindeki herşeyi dökecekti ona. Yalnız bunu yapark-
            en heyecandan yemek ve içkileri de dökmekten korkuyordu,
            olmaması tek dileğiydi. Restorana vardığında on dakika
            gecikmişti. Sevdiği kadın kanaat notu kullanırken bunu göz
            önünde bulundurmasın mıydı? Neyse, en azından yoklamada
            sorun yoktu. Her buluşmaya gitmişti; üstelik ortaokul
            yıllarındaki gibi, okulun ilk günü heyecanıyla. Arabayı görev-
            liye teslim etti ve içeri doğru adımlarını attı. Öyle büyük bir
            mutluluğa nail oluyordu ki şu an, adeta su üzerinde yürümeyi
            başarmıştı. Girer girmez sevdiği kadını gördü. Bu kadını on
            dakika bekletmenin cezası, on sene bekletilmek olmalıydı.
            Hemen yanına gitti ve büyük bir heyecanla selamladı, sarıldı.
            Bu pek güzel fasıl bitti ve kadının karşısına oturdu.
            Ali Fuat, kaşla göz arasında heyecanını yakalayıp domuz bağı
            ile bağlamıştı. Yapacağı tek hata pahalıya mal olabilirdi,
            bunun önüne geçmeliydi. Fakat bir şeyi hesaplayamamıştı:
            sevdiği, gözlerine öyle bir bakıyordu ki, her an aklını sıyıra-
            bilirdi. Etkisi kısa sürede gösterdi kendini; daha fazla sabre-
            demeyecekti. Zaten olacağı varsa, her koşulda olurdu. Merak
            ve ihtişamla bakan o gözlerden son cesareti de aldı ve
            kalbinden çıkan sözler, diline çabucak vardı:
            7. Sayfa Yazısı
             İnsan ne kadar masraflı değil mi? Gülümsemek için bile bu
            kadar çaba. Tek arzular siesta gölgeliği. Bu hengamenin bedeli
            mi ödülü mü?
             Çağırmadan gelen fırtına, antidepresana kurulmuş saatlerde
            esiyor ve tekdüzeliğin yelkenlerini toplatıyor, belli belirsiz
            vakitlerde devren kiralık ne kadar yalnızlık varsa baş başa
            bırakıyor. İkinci bir kahkaha çok zor. Birini aldınsa diğeri
            verilemez ve üye harici kimse giremez kalabalıklara. Akerdeon
            sesleri rüzgâra eşlik ederken içimizdeki boşluk kuyusu daha da
            derinleşiyor.
             Şimdi bir ip bir de el lazım, su yüzünde bir nefes kadar huzur
            doldurup yeniden dibe dalabilmek için. Çaresiz bir hastalığın
            semptomları gibi yakalardan kavramış gayesizlik, masrafları
            arttırıyor. Bir kere daha gülümsemek için birçok bedel sizleri
            bekliyor.


                                                           Gökhan Özdemir



















                                           7
   4   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14